Yeni Yıl

27 Haziran 2014 Cuma

     Çoktandır istediğimiz Karadeniz turunu nihayet gerçekleştirdik. Burada yazmak istememin en önemli nedeni hem karadenize gitmek isteyenler için  bir klavuz bilgi olması, hem de çok keyif aldığımız gezide konakladığımız oteller yemek yediğimiz mekanlar veya gördüğümüz yerler hakkında bilgi aktarmak. böyle bir geziyi yapmak isterseniz mutlaka bir tur şirketiyle yapın derim. çünkü özel arabanızla hem çok yorucu olur hem de bölgelerde planlı olarak gezmeniz çok ama çok zor olur.
    Ülkemizin eşi benzeri bulunmaz bir cennet olduğunu, hepimizin bu cennet vatanın kıymetini bilmemiz gerektiğini bir kez de Karadeniz de görüp anladık.


Seyahatimizin büyük çoğunluğu kıyı şeridindendi. Sahil boyunca gördüğümüz manzara , uçsuz bucaksız masmavi karadeniz ve bitiminde başlayan doğanın hiç bir yerini boş bırakmadığı yemyeşil çam ağaçlarıyla, fındık dallarıyla dolup taşan dik yamaçları, daha sonrasında ise çayırların alabildiğine uzandığı eşsiz bir manzaraya sahip yaylaları oldu. Yol boyunca şehirlerin hemen hepsinde vadilerden akıp denize dökülen binlerce akarsuyla ve onlarca tünelle karşılaştık.
Karadeniz turumuzu biz Ayder Turizmle yaptık. Karadeniz gezisi yapan bir çok tur şirketi var.  turun bir diğer güzel tarafı nerede kalınacağı nerde yemek yeneceği derdini yaşamıyor olmanız..
  

Ankara çıkışlı turumuzun ilk durağı şehzadeler şehri diye bilinen  Amasya'ydı. 

Yeşilırmak kenarındaki sıralanmış Ahşap Amasya evleri şehre sıra dışı bir lirizm katmış. Evlerin bir kısmı bugün pansiyon ve otel olarak kullanılıyormuş.
Hemen evlerin arkasındaki kayalıklardaki Kral kaya mezarları, kentte bugün bile tarihle nasıl iç içe yaşandığının en belirgin göstergeleri. 





Rehberimizin anlatımı doğrultusunda edindiğim Amasya’nın tarihinin milattan önce 5500 yılına kadar uzanıyor olması. asırlar boyunca Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı medeniyetlerine tanıklık etmiş bir kent.






Öğle yemeğimizi ırmak kenarındaki Harşena konakta yedik. 



Mönüde çorba, körili tavuk salata ve tatlı vardı.



Etnoğrafya ve mumyalar müzesi gezisinden sonra, 




Ordu' ya hareket ettik.

Ordu karadenizde en çok beğendiğim şehir oldu hem modern görünümü ile hem sahil kenti olması nedeniyle en önemlisi  yemyeşil doğasıyla beni mest etti.



 Şehirde sahilden Boztepe ye kadar çalışan teleferik şehri kısaca gezmenizi sağlayan en güzel çözüm olmuş. Manzara muhteşemdi..



Parkları çiçeklerle donatılmış



  Daha sonra Yason burnunu ve oradaki Yason kilisesi ziyaret ettik. 





Buradan gece konaklayacağımız Anemon otele geçtik. Deniz kenarındaki Anemon Otel dört yıldızlı ve her detayın düşünüldüğü bir konfora sahip odaları ile tura katılanların en çok beğendiğimiz otel oldu. Dönüşümüzde de bu otelde konaklamak keyifliydi.Tur şirketleriyle yaptığı anlaşma gereği bize açık büfe kahvaltı ve akşam yemeği verildi. Birkaç tur kafilesinin aynı saatte otele giriş yapmasından kaynaklı açık büfe sırasında ufak tefek sıkıntılar dışında herşey yolundaydı.


Otelde dilerseniz ücretli olmak üzere çayınızı içkinizi alabiliyor, alakart mutfağından da faydalanabiliyorsunuz. Örn. benim yemek sonrasında çay yanında yemeyi tercih ettiğim Şekerpare, kazandibi armut talısından oluşan Türk tatlı tabağının fiyatı 12 TL. idi.


 Otelin denize ve karayoluna bakan odalarında herşey düşünülmüş.




Ertesi gün kahvaltı sonrası Giresuna hareket ettik. Orada giresun kalesini ve Topal Osman' ın mezarını gezip











 Gümüşhane'nin Torul ilçesine doğru yol aldık. Harşit vadisi görülmeye değerdi, oraya yakın yüksek bir bölgede doğal güzelliğiyle hayran olduğumuz karaca mağarasını gezdik. ne yazıkki içinde fotoğraf çekilmiyor.






 Öğle yemeğimizi yemek üzere yol üzerinde bulunan Kral Park tesislerinde mola verdik, yemekte yöresel bir çorba yaz türlüsü salata ve ilk defa duyup tattığımız erişte tatlısı vardı. 






Yemek sonrası ünlü Zigana geçidinden geçmeden 10 dakika kadar fotoğraf çekimi için mola verdik 







Güzergahımızda Hamsiköy gibi bir çok karadeniz köyünü ve  ilçesini görüp gözlerimizi yeşile doyurduk.

Kartpostallara konu olan ünlü Sümela Manastırını görmek üzere bir noktaya kadar otobüsümüzle gidip sonrasında oradaki minibüslere ulaşılabilecek yere kadar transfer olduk. 
 Manastırın ne kadar çok harap edildiğini görmek hepimizi son derece üzdü. 






Manastırın ulaşılması güç bir yerde o zamanın imkanlarıyla nasıl yapıldığı akıl alır gibi değil. 


Biz otobüse dönüşümüzü 1,5 km lik patika yoldan yapmayı tercih ettik.




Akşam konaklayacağımız İpek yolu otele doğru hareket ettik.


Otelin vadiye bakan nefis bir manzarası 



3. günümüzde Of-Çaykara Uzungöl ve Rize vardı. Of da diğerleri gibi çok güzel bir sahil kasabası.

Yolun her iki tarafında yer alan uçsuz bucaksız çay tarlaları görülmeye değerdi.


 Çaya adını veren Çaykara' da bir çay fabrikasını kısaca gezip ikram çaylarını içtik ve muhteşem bir tada sahip çaylarından satın aldık..



Ve yine muhteşem bir doğa harikası olan uzungöle varış. Hani uzungölün klasik bir fotoğrafı vardır ya..  işte biz burayı şimdi kendimiz geziyorduk Allah ın buraya verdiği  cömert güzelliğe hiç. birimiz doyamadık.  



Otobüsteki konuklar Uzungöle varıncaya kadar o kadar çok heyacanlıydı , veee muhteşem manzarası ile Uzungöl






Karadenizin meşhur sütlacını, muhlamasını kaç kere yedim hatırlamıyorum..Öğle yemeğini uzungölde güzel bir restoranda yedik,  burada yediğimiz tereyağlı alabalığın salatanın sütlacın tadı hala damağımızda ..



Hepimiz nasıl acıkmışız bakar mısınız..



     Buradan Rize'ye hareket ediyoruz. Yol üzerinde Rize bezi fabrikasından alışveriş yapılıyor. Akşama doğru Rize çayeli sahilinde ki Grand Çavuşoğlu otele yerleşiyoruz.




 Dört yıldızlı bu otel de gayet modern döşenmiş konforlu odaları  bulunuyor.




    Ayrıca  herkes canlı müzik eşliğinde geceyi neşeli bir şekilde geçirdi..
Horon vurmak bir ayrıcalık buralarda..Garsonlar işini bitirir bitirmez konuklarla horon vurmaya katılıyorlar..



Turun dördüncü sabahı programa dahil olan Gürcistan Batum' a geçiş için hazırlandık. vizesiz bir geçiş yaparak  Batum' da bir kilise ve müze gezisi nin ardından dünyanın her yerinden getirtilen onlarca ağaç ve bitkiden oluşan botanik bahçe


Batum da ilginç mimariye sahip binalar oldukça fazlaydı..









Tepedeki botanik bahçeden şehrin manzarası ve 



ve yol boyunca onlarca ortancalar




Sonra deniz kenarında bir restouratta kafkas dans grubu eşliğinde açık büfe öğle yemeğimizi yedik. 







Öne çıkan lezzetlerden benim seçtiklerim,  Çorba, peynirli pidesi ve farklı isimle anılan gürcü mantısı bir de meyveli gazoz tadında ama güzel bir aromaya sahip meşhur armut suyu








Şehrin ortasındaki parkta kocaman bir bambu ormanı mevcuttu  








 Orada bize gürcü bir hanım rehber eşlik etti, az çok bizi bilgilendirdi ama  botanik bahçedeki her ağacın nerden  geldiği gibi bilgileri aktarabilecek bilgiye sahip olsaydı gezimiz çok daha anlamlı olacaktı.
 Zira o dil oldukça hepimize yabancı bir dildi..

Dönüşte aynı geçiş işlemlerinde sıkıntı yaşamamak için  Batum'a veda edip yorgunluğu hiçe sayacak kadar kendimizden emin bir şekilde


 Ayder in yolunu tuttuk. Yol boyunca son yıllarda üretimine hız verilen kivi fındık bahçelerini de seyrettik. 





    Ayder yaylası  başlı başına görülmeye değer bir doğa harikası gerçekten. Tek göze batan tarafı ise talepler doğrultusunda hızla yapılaşmaya yönelmesi. Her yer yemyeşil gelintülü şelalesi ona keza..


  Külde kahveler içildi..


Mısır unu ile yapılan lezzetler tadıldı.





  Şenliklerin yapıldığı meşhur yayla




Konaklamak üzere orada bulunan Ayder Haşimoğlu otele geçtik  Otel dağ oteli olarak ahşap bina ve eklentilerden oluşmuş. Buradaki sıkıntı odaların oldukça küçük ve kullanışsız planlanmış olması ve yetersiz kalması otel çalışanlarının  profesyonellikten uzak olması bizi hayal kırıklığına uğratan tek olumsuzluk diyebilirim.. 



Kahvaltı ve akşam yemeği bir kaç turun aynı anda katılımıyla biraz hengameli oldu.. sabah kahvaltısını alıp o güzel manzarası olan dereye karşı verandada yapmak bana bu olumsuzlukları unutturmaya yetti de arttı bile..




5. Gün ise programızda Gelintülü Şelalesi - Çamlıhemşin - Fırtına Vadisi - Timisvat Köprüsü ve Trabzon var

Çamlıhemşin' den sonra Fırtına vadisine doğru ilerledik. Buradaki Timisvat köprüsü gerçekten  görülmeye değer. 







Orta yaş grubu olduğumuza bakmayın siz, Fırtına deresinde zipline bile yaptık.

(Ardeşen İlçesi Fırtına Deresi üzerinde  Genç girişimciler  tarafından kurulan sistemde  çelik halatlar vasıtası ile 15 metre yükseklik ve 70 metre uzunlukta çelik halatın bir ucundan bırakılan turistler derenin üzerinden hızla geçerek karşı yamaca ulaşıyor.)







     Buradaki aktivitelerden sonra Trabzon' a hareket ettik. Trabzon da gümüş işçiliğinde ön plana çıkan kazaziye, Trabzon hasırı örmeciliği  hakkında bilgi alıp gümüş takı hediyeler aldık. 

 Daha sonra öğle yemeği yendi ve beni etkileyen yere (denizden de 1750 mt yükseklikte bulunan) Kümbet yaylasına çıktık. 







 Gölde irili ufaklı bir çok alabalık mevcut

Restoran binası


 Ekip trekkinge çıkmış bile


Ah o papatyaları toplayıp getirebilseydim daha bir mutlu olacaktım.. zaten Motorize çingeneler gibi her yerden bir şeyler alarak geziye devam ettik durduk. 








Göz alabildiğine yeşil çayır alanlar ve çam ormanlarıyla kaplı bir yayla. Burada kaldığımız otel Birun Dağevi. 


Otel tamamı ahşap 10 adet villalar ve merkez binadan oluşmuş geniş bir araziye sahip.. Herşey ( masalar, sehpalar, sandalyeler çatı - zemin vs)ahşaptı desem doğrudur. odalar çok güzeldi. Restoran önündeki doğallığı koruyarak yapılan göl de balıkları seyrederek kahvaltı yaptık daha sonra 1,5-2 saatlik bir trekking sonrasında alınan güzel bir banyo ve ardından yenen yemek bizi kendimize getirdi..

6. gün:
Saat 14_oo gibi otelden ayrılıp Giresun'a ve orduya hareket ettik. İlk kaldığımız otel olan Anemon otele akşam saatlerinde yerleştik. 

7. gün: 
Kahvaltı sonrası Ankaraya hareket için yola koyulduk. Tabi karadenizdeki en son durağımız Samsun ilimizdi. Bandırma vapurunu, 





 Turun en yaşlısı tonton Raif amca Bandırma vapurunda o zaman görev alan askere birşeylerden şikayet ediyordu.






ve iskeledeki Atatürk' ün 19 mayıs 1919 da Samsun' a ayak bastığı anı simgeleyen silah arkadaşlarıyla hatıra fotoğramızı çektirdik. 





Arkeoloji ve Etnoğrafya müzeleri gezisinden sonra  Hisarönü Restouratta Samsun un ünlü pidesi










 ayran ve iki farklı tatlı ( tel kadayıf ve üçgen yufkaya sarılmış laz böreği)




çeşidiyle öğlen yemeğimizi  yedik. Bir hafta boyunca ne çok gezmiş olmamıza rağmen bir o kadar dinlenmiş, yaylalarından derelerinden oksijeni göğsüne depolamış dinç bedenlerle artık dönüş yolundaydık herkes mutlu mesut olarak tekrar başka bir turda karşılaşma sözleri alınarak son durağımız Ankara da birbirimizden ayrıldık..

Notlar: 
 Öncelikle bir heves hazırlandığımız bu geziye eşimin yeni aldığı fotoğraf makinasını ve ilaçlarını koyduğu çantasını unutarak çıktık ama olsun tur arkadaşlarımızdan hem ilaç hem fotoğraf çekim konusunda fazlasıyla yardım gördük..ilk fırsatta eczaneden ilaçlarımızı aldık.

Biz tur boyunca devamlı gezeceğimizi düşünerek valizimize her gün için birer takım iç ve dış giysi alarak temkinli gitmiştik. Aşırı nem ve sıcak durmadan giysi değiştirmemizi gerektiriyordu. Otelin birisinde çamaşır yıkama hizmeti almak durumunda kaldık..

Karadeniz gezisi için en güzel ayın haziran olduğu da bir kez daha vurgulandı. 

Rehberimiz Uğurcan Çalışkan, bilgisiyle, güleryüzlülüğüyle ve kendine olan özgüveni ile hepimizin hayranlığını kazandı. 

Şoförümüz İsmail bey ise tam bir Rizeli ve karedenizin zorlu yolları çok iyi bilmesi bizi yolculuk boyunca hiç germedi, kasmadı hatta bazı zorlu parkurlardan geçince büyük alkış topladı. 
Muavinimiz turun ikinci en küçük elemanıydı devamlı gülücük dağıtan saygılı hizmetini mutlulukla yapan bir çocuktu..

Ayder turizm ekibine en kısa zamanda bir başka turlarına katılmak ümidiyle buradan eşim ve kendi adıma sonsuz teşekkür ederim. 

CAFEDERYA

CAFEDERYA
Tasarım pastalar,kurabiyeler, cupcakeler. Ayrıca Ev yapımı hamur işleri, tatlılar, mezeler, yöresel lezzetler...

Atam İzindeyiz

Atam İzindeyiz

Blogroll

free counters

Popüper Yazılar

Blog Arşivi

Yukarı