Çoktandır bloğa yazıp yazmamakta teredütüm vardı ama kızım Canan kendi bloğunda çocukluk yıllarını yazınca hem çok duygulandım ,hem de bir cesaret bende arşivimdeki yazımı siz değerli okuyucularımla hemen paylaşmak istedim.
Daha önce Ağaçlar.Net 'te arkadaşlarla bu konuda bir paylaşımımız olmuştu. Okurken aynı zamanda sizin de çocukluğunuza gidebileceğinizi düşünerek burada da yazmak istedim. Yazmamın nedeni belki eskilere özlem, belki tadı tuzu kalmayan insan ilişkileri .
1967-68 yazında ilkokul üçüncü sınıfa geçtiğim yılda taşındık bu eve... Tek katlı olarak, aşı kırmızısı badanalı evimizin önünde evin genişliğinde bir bahçe ve bahçeyi ikiye bölen, yanlarında yarım metre yükseklikte beton duvarları olan merdivenleri vardı. O iki küçücük bahçede neler yoktu ki. Elma, erik, fındık, şekerpare cinsi dedikleri kayısılar, Napolyon kirazı, asma, dut... daha ismini sayamayacağım pek çok ağaç vardı. Merdivenlerin kenarındaki beton duvar üstlerinde sardunyalar, uyku çiçeği küpeli çiçekleri bulunurdu. Onları sulayabilmek için su kovasını taşımak zevkli ama bir o kadar da yorucuydu. Evin bitişiğinde bir kömürlüğümüz vardı. Kış için alınan odun kömürü, çoluk çocuk çuvalla veya küçük kutularla buraya taşırdık ve annemle babam da düzgün bir biçimde istif ederlerdi.
Dut ağacımız hemen kömürlüğün yanı başındaydı. Dallarına, kömürlüğün yan tarafındaki merdivenle çıkılan beton damından uzanırdık. Anneciğim bahçedeki kayısılardan (kireç suyuna yatırarak) çok güzel reçeller yapardı ( ben annem kadar güzel reçel yapana rastlamadım hala). Asmamızın da üzümü çok tatlı bir cinsti. Daha sonraları o asmadan kendi bahçeme de dikip büyütmek kısmet oldu. İlkbaharda bahçemize soğan, nane, maydonoz, tere vs. ekilir, olduğunda da her sabah taze taze toplanır kahvaltı safrasına konurdu. Bahçenin sokak kapısı düzenli olarak süpürülür,merdivenler bol sularla yıkanırdı Tek lüksümüz Polis Radyosu'nda istek saatini ve haftanın bir gecesinde de radyo tiyatrosunu can kulağıyla dinlemekti. Hem okula giderdik hemde o zamanın moda olan elişlerini çeyiz olarak hazırlardık. Ramazanlarda sahur sonrası çoğunlukla yatmazdık, sıcasık soba yanında oturur elişi yapar,ders çalışır veya ertesi günün yapılması gereken işlerini yapardık. hem okula gidip hem de nasıl uykusuz kalabilirdik şimdilerde hayret ediyorum.
Sonbahara doğru konu komşu toplanır, kışlık erzakları toptan satın almak için Samanpazarı'ndaki at pazarı veya koyun pazarı dedikleri yere gidilirdi. Çevre köylerde yerli domatesler yetişince satın alınır, büyük kaplarda süzdürülürdü. Bahçenin boş olan bir köşesinde kurulan büyük bir ocakta bakır leğenlerde salça olmak üzere kaynatılırdı. Salça kaynatma işi bitince leğeni komşu hanımlar bulaşık teli ve odun külüyle iyice ovar, pırıl pırıl parlatırdı. Salça kaynarken bir taraftan da yardım edenlerin yiyeceği yemekler ortaklaşa hazırlanırdı. Yine yardımlaşarak kış için erişteler, yufkalar tarhanalar hazırlanırdı. Bir süre sonra, evimizin çatısının değişmesi gerekti. "Hazır çatı açılmışken biraz paranız varsa üst kat çıkın" diyenlere kanan annem ve babam, borç harç üst katı çıktılar. Tabi amele yevmiyesi ödemeyelim diye çemento torbalarının ve kerpiçlerin büyük bir bölümünü biz çocuklar taşımıştık. Babamın elinde para kalmayınca biraz sıkıntı olmaya başlamıştı. Bu ana kadar harcanan paraların büyük bir bölümü de anneciğimin gece gündüz diktiği dikiş paralarıyla ödendi. Çünkü dört çocuk da okuyorduk ve bir öğretmen maaşı geçimimize ancak yetiyordu. Üçü kız, biri erkek dört kardeştik ve hep birbirimizin küçülen giysilerini giyerek ve annemin diktiği giysilerle büyüdük. Bu arada yakın mahallede kiracı olarak oturan amcamlar ev almak istediler ve babamdan bahçenin yarısını ve evin sağ tarafındaki boş arsayı kendisine satması konusunda ikna ettiler. Babama bu teklif cazip gelmişti çünkü ona göre isteyen hem yabancı değildi, hem de acilen paraya ihtiyaç vardı. Annemle bu konuda gizli gizli çok kavgalar ettiler. Annem babamın öğretmenliği dolayısıyla bulundukları her şehirde çevresindekilerden çok şey öğrenmiş, kendini geliştirmiş ve olağanüstü becerikli bir hanımdı. Sanki mahallenin hemşiresi, aşçısı veya öğretmeni gibiydi.İlkokulda çarpım tablosunu bize annem öğretmişti. Ama bu satış konusunda,ileride bizler evlenip çoluk çocuğa karıştığımızda sıkıntı doğabileceğini babama bir türlü kabul ettirememişti. Günler geldi geçti üst katın inşaası bitti biz oraya taşındık ve sonunda bizim bahçenin yarısına bir gece kondu inşaa edildi, bununla kalmadı tabiki. İşte o günden sonra bahçenin de bizimde ev düzenimiz bozuldu. Amcam 1 oda + 1 salon yeter dediği boş arsaya her sene gelişigüzel birşeyler ilave etmeye başladı.Zaten artık bizim olmayan bahçeden hiç eser kalmadı. Şimdi ne halde diye sorarsanız artık annemler orada oturmuyorlar. Annem yılların yorgunluğunu kaldıramadı, Bir ameliyat için hastanede yattığı bir gece kalp krizi geçirdi ve apar topar kalbine pil takmak zorunda kaldılar. Daha sonra iki kere felç geçirdi Artık annemde babamda o iki katlı evimizin üst katına inip çıkamaz oldular. Yine de oturulacak hiç bir cazip tarafı kalmayan evi babama sattıramadık. Yıllar sonra babamı zar zor ikna edip çarşı içinde bir daireye taşınmalarını sağladık. Annemlerden sonra tadı tuzu kalmayan o güzelim mahalledeki eski komşularımız da birer birer evlerini satıp bizimkiler gibi apartman dairelerine taşındılar. Orada ise amcamlar ve bizim iki katlı evde de kiracılar var. Şimdilerde ne bahçeden eser var ne de eski ilişkilerden. Kiraz ve kayısı ağaçları yıllara meydan okumasına rağmen daha fazla dayanamadı ve bakımsızlıktan kurudu. Erik, elma ve fındık ağacını sorarsanız onlar, amcamların satın aldığı tarafta olduğu için anında kesilip yerine bilmem kaç oda+salon yapılmıştı zaten. Salça kaynatılan bakır leğen şimdi kimde hiç hatırlamıyorum. Ben çocukluğumdan beri hep bahçeli bir evim olsun diye dua etmiştim, çok büyük olmasa da bize yetecek kadar şirin bahçesi olan bir evimiz var çok şükür. Şimdi bile ev çiçeklerini annem gibi çok severim,onun gibi kışlık yiyecekleri hazırlamaktan zevk alırım. Minicik balkonumuzda çoğu kişinin artık bilmediği, geceleri mis gibi kokan mum çiçeklerim var. Hala evimde o yıllarda hazırladığım beyaz dantel örtülerimi hiç üşenmeden severek kullanırım. Bahçemizde annemlerin bahçesinden getirebildiğimiz ve her sene körpe yapraklarından sarma yaptığım kocaman asma ağacı ve hiç büyümeyen yeni dünya ağacı var. Darısı evi olmayan tüm dostlara diyorum...
Biz hala her hafta istisnasız annemleri ziyarete gider geliriz. o haliyle bile annem bize bir şeyler hazırlamaya yedirmeye gayret eder. Babam da evi değerinden satmadığına hayıflanır durur. Allah onları başımızdan eksik etmesin..
Biz hala her hafta istisnasız annemleri ziyarete gider geliriz. o haliyle bile annem bize bir şeyler hazırlamaya yedirmeye gayret eder. Babam da evi değerinden satmadığına hayıflanır durur. Allah onları başımızdan eksik etmesin..
Not: Bu yazıyı kızlarla düzenlerken eşim de bir ilave yapacağını söyledi. O yıllarda ev inşaası sırasında yağmur yağma ihtimaline karşı çatının bir an önce kapanması işlerinde Komşumuzun oğlu olarak bize yardım için geldiğini söylediğinde, bunu benim hiç hatırlamıyor olmam karşısında kahkahayı bastık. .
34 yorum:
Şükran Hanım o kadar güzel o kadar içten anlatmışsınız ki okurken sizinle birlikte bahçedeydim sanki... Hep benzer öyküler yaşamış bizim kuşak. Çocukluk anılarımızda hala taze olan bahçeli ev,konu komşu ilişkileri belki evin Sarman'ı ya da Tekir'i...Şimdiki ilişkiler mi yavan yoksa biz mi değiştik bilemiyorum ama komşuluğun eski tadı yok. Bahçeli evlerde oturan biz bir avuç şanslının evi bile eski evler gibi değil. Bu özel anınızı paylaştığınız için çok teşekkür ederim size,sevgiyle kalın !
Çok içten yazılmış bir yazı...
Ellerine sağlık annecim:)
Gonlunuze, kelimelerinize saglik. Oyle guzel anlatmissiniz ki icim sevincle ve umutla doldu. sizi seviyorum sukran hanimcim
nilgun
SEVGİLİ COLETTE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM GÜZEL ARKADAŞIM. ŞU AN Kİ KOMŞULARIMDA AYNEN ÇOCUKLUĞUMDAKİ GİBİLER.İYİ GÜNÜMÜZDE KÖTÜ GÜNÜMÜZDE HEP PAYLAŞIMCIYIZDIR. ASLINDA ÇOK ŞANSLIYIM GERÇEKTEN..
GÜZEL KIZIM SENİN YAZIN VE ANLATIMIN DAHA DURU VE GÜZEL. BEN ANCAK BU KADAR YAZABİLDİM.. MİNİK OĞLUŞUNDA İNŞALLAH EN GÜZEL BAHÇELİ EVLERDE VE MUTLULUK HUZUR İÇİNDE BİR ÇOCUKLUK GEÇEİRİR.
SEVGİLİ NİLGÜN'CÜĞÜM,SENİ TANIDIĞIMDAN BERİ YENİ YILDA SÜSLEDİĞİM ÇAM AĞACIMIN DALLARINDA ASILISIN.SENİ ÇOK SEVİYORUM GÜZEL KIZIM.
Çok etkileyici ve çok canlı bir yazı.Okuduğumda her şey gözümde canlandı.Bu yaşamışlığın içine bizi de kattığınız için ve bir anlık da olsa bize de yaşama şansı verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Fulya
Sevgili Fulya'cığım,çok teşekkür ederim tatlım, ben senin yüreğinin güzelliğini, gamzelerinde ve gözlerinin ışıltısında hep görüyorum.. O ışıltı hiç solmaz inşallah..
Merhaba Şükran hanım..İnanın yazdıklarınız bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden..Bende küçük bir kasabada büyüdüm ve apartmanda otursamda benzer duygular yaşadım.Hele hanımların toplanıp beraberce kaynattıkları salça kokusu hala aklımdadır..Dediğim gibi küçük bir yerdi apartman sakinlerinden vefat eden yaşlıları bile balkon altına çarşaf gererek oracıkta yıkayıverirlerdi..Tabutun başında merakla ve korkuyla bekleşirdik..:) Şu an ise çok şükür bahçe içerisinde müstakil bir evimiz var çocuklarımız için güzel günler olarak kalır umarım bu bahçe..
Yüreğinize sağlık..sevgiler
Şükran hanım, öncelikle bloğum için yaptığınız güzel yorumlara tşekkür ederim:) Yazınızı keyifle okudum. Çocukluk yıllarımızın geçtiği evler hepimizin için çok özel oluyor herhalde...
sevgiler...
Sevgili Rumma teşekkür ederim. yazdığın o ayrıntıları eklemeyi unuttuğumu farkettim şimdi..aslında bir çok ayrıntı var tabi ki..inşallah bizim çocuklarımızın da çocukluğunu geçirdiği evler hep güzel ve özel anı olarak kalır..
Sevgili Ayşe, değerli yorumun için çok sağol, çok naziksin..
cok guzel bir yazi olmus..keyifle okudum...paylasimin icin tesekkurler...optum..
Çok hoş bir anlatım olmuş elinize yüreğinize sağlık. Bizlerin çok şükür böyle anıları hatıraları komşuluk ilişkileri var ama çocuklarımızı olacakmı diye insan düşünmeden edemiyor doğrusu.
Sevgilerimle
Çok guzel yazmissin.
Ellerine saglik
Yazınızı duygulanarak okudum ve benimde küçüklüğümün geçtiği ev mahalle geldi aklıma.30 sene olacak nerdeyse ve hala her yıl gidip gizlice uzaktan bakarım.(Başkaları oturuyor olsa dahi) Tuhaf bir çekim işte..
ah ne güzel içim eridi, biz de çocukluk evimizde oturuyoruz tek değişik bahçe yerine bence gereksiz bir apartman olması ne yapalım şartlar : (
ama o güzel anılar da yeter değil mi bize : )
Rozerin'in anneciği, değerli yorumun için çok teşekkürler tatlım, sevgiler.
Ev atölyesi inşallah çocuklarımızın da böyle güzel anıları olur. sevgiler.
Limon çiçekleri maalesef öyle oluyor hatta babam zaman zaman gidip bahçeden kalanlardan meyva getiriyor.
Sevgili Mine, sağlık olsun artık büyük şehirlerde bahçeli evlerin lüks olanları zaten çok pahalı veya gecekondu semtlerdekilerde kiracı elindeyse çok döküntü halde.. alıp restore ettirsen ettirdiğine değmiyor..
Şükran Hanım yazınız beni taa çocukluğuma götürdü ben küçükken yine Ankara Dikmen'de, babannemlerin aynı sizin anlattığınız gibi bahçesi olan, bahçesinde çeşit çeşit meyve ağaçları bulunan, öğleden sonra tüm mahalle halkının toplanıp çay içtiği hatta bazen ortaklaşa sacda gözlem yaptıkları günler aklıma geldi şimdi oralar hep apartman oldu.... İyi ki paylaştınız o günleri anımsadım. Bu arada Samanpazarını da çok severim. Ankaradayken hemen hemen her hafta Annemle ya da eşimle gider oraların bir havasını solmayınca rahat edemezdim:) özlemişim :( Bu tür yazılarınızın devamını bekliyorum...Hoşçakalın :)
Yüzümüzde bir tebessüm, gözlerimizde bir buğu ve kalbimize tatlı bir hüzün yayan arkadaşımız.....
Eline sağlık
ne güzel anlatmışsın.
Seni öpüyorummmmm...
Öyle güzel bir yazıydı kii, okurken resmen anlatılan bahçenin içindeymişim gibi hissettim kendimi, hatta Dut ağacının kokuları bile sardı etrafımı :)
Canan Ablamız da çok güzel yazmıştı,ve çok bayılmıştım onun yazısına da ve demekki bu güçlü edebiyatını-anlatım şeklini Anneciğinden almış :)
Teşekkürler bizleri bu şahane satırlar ile başka alemlere götürebildiğiniz için.
Yüzümüzde bir tebessüm, Gözlerimizde bir buğu
Kalplerimizde tatlı bir hüzün
yaratan arkadaşımıza
SEVGİLERİMLE........
Hafize'ciğim değerli yorumun için çooook teşekkürler tatlım.
Sevgili Zeynep, Uğraman beni ve kızımı ziyadesiyle mutlu etti çok teşekkürler sevgiler..Gürültülü mahallende sana kolaylıklar dilerim. bu sıralar bizim site de aynı durumda sayılır.
muthıs!
o kadar samımı bı dılle anlatmıssın kı
yanıbasınızda gıbı hıssettım
elımı uzatsam dut agacından dut yıyecek kadar..
o samımı ınsan ılıskılerını
ortamları dınlemek yerıne yasamayı cok ısterdım
keske gunumuz de de aynı boyle kalsaydı
dıyorum uzuntuyle
Satirlarinizi okurken benim de cocuklugum, Izmir'deki 2 katli bahceli "Rum evimiz" gozlerimin onune geldi.Heyy gidi gunler, o evimiz satildi, gunun modasina uygun apartman yapildi. Maalesef elimizde dogru durust fotografi bile yok.Ama anilar hala canli, hala cok guzel.
Sevgiyle kalin,
Asuman
kalemine sağlık.beni duygulandırdın
Merhabalar tesadüfen sitenize rasladım,yazıyı okuyunca çok dugulandım, eski günler bende sizin gibi bahçeli evde büyüdüm yazdığınız güzellikleri yaşadım,evimiz iki tatlı değildi tek katlıydı ama bahçemizde yok yok tu yazınızı okuyunca eski günlerime gittim.emeğinize sağlık güzel bir paylaşım olmuş,bir çok insanın bu güzellikleri yaşamışlığı var şimdi apartmanda oturuyorum.O günleri çok arıyorum.Yeni evinizde ailenizle birlikte sağlıklı,huzurlu güle güle
oturun.Sevgiler.
okudum ve ağladımhenüz 43 yaşlarındayım ama o kuşağın son temsilcileriydik ankarada cebecide bahçesi olan evlerde geçen çocukluğumu kadar iyi hatırlıyorumkisonrasında maraşda sokaklarda geçen çocukluğumuz ben şimdi kızımı aynı sokağa başında annemi bırakarak çıkartabiliyorum hiç ağaca tırmanmadı benim çocuklarım komşuluk iyi kötü var antepdeyim ama ahhhh o yıllar
Çok içten sıcacık bir yazı. Sevgiyle okudum kaleminize sağlık. Sevgilerimle.
Şükrancım yazını okuduğumda sanki anlattığın herşey gözümde canlandı
en çokda seninde istediğin gibi bir evde yaşıyor olmana çok sevindim.Rabbim anneni ve babanı hiç başınızdan eksik etmesin.
Hep güzel anılarla dolsun günlerin
Sevgilerimle
afiyet olsun demeye geldim:) gerçi cam kase yıkanıp yerine bile konmuştur ama olsun:)teşekkür ederim ayrıcada inşallah bir gün aynı sofrada buluşmak dileğiyle..
bahçeli ev yazısınıda çok beğendim ve duygulandım... eşini nasıl hatırlamaszın gerçekten:)
sevgilerimle
seval
Canim benim,,, yazini okurken kendi cocuklugum, kendi bahceli evim canlandi gözlerimde, damlalar bir bir süzüldü yanaklarimdan... Ben senden 3 yas kücügüm ve Istanbul Bakirköy`de aynen senin anlattigin gibi bhceli bir evde büyüdüm... Seni o kadar iyi anlayabiliyorum ki... Insallah birgün benim de senin gibi kücücük te olsa bahceli bir evim olur... Öpüyorum yanaklarindan...
Hikaye tadında bir yazı olmuş, okurken yer yer gülümsedim, yer yer duygulandım. Sanırım bu yazıda hepimizin kendimizden bulabileceğimiz şeyler var... Elinize sağlık, paylaşımınız için teşekkürler. İzmir'den sevgilerimle.
Değerli yorumlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Anılar hep hüzünlendirir yıllar geçtikçe de daha çok değer kazanırlar aynı zamanda..
Sevgili Şükrancığım,yazını merakla okudum,beni çok gerilere ve çoğu aynı olan anılarıma götürdün.Yüreğine ve kalemine sağlık.Dediğin gibi eski dostluklarda kalmadı eski paylaşımlarda yok oldu gitti,küreselleşen dünyadan toplum olarak bizlerde nasibimizi aldık.Senin gibi düzgün insanlarla komşuluk yapmakta bir ayrıcalık,bunu hep söylerim.Şu anda birbirimizden çok uzak yerlerde yaşıyoruz ama biliyorumki uzakta da olsak kalbinin sıcaklığını ellerimin arasında hissediyorum.Seni seviyorum güzel arkadaşım.Umarım eşin ve güzel kızlarınla birlikte o güzel anılarınızı anlatarak uzun ve mutlu sağlıkla yaşarsınız.Yazılarının devamını bekleriz.
Naciye Cam
canım benim beni 40 yıl öncesine götürdün. o saf temiz beraberliklere hasret kaldık. o zaman çok mutluyduk.komşular arkadaşlar
Yorum Gönder